Türkiye ve Balıkçılık
Balık dünyadaki en önemli protein kaynaklarından biridir ve bu durum özellikle Türkiye için geçerlidir. Türkiye'de balık tüketimi son birkaç yılda önemli ölçüde artmış ve balık ürünleri giderek daha fazla bulunur hale gelmiştir. Ancak, Türkiye'de balıkçılığın karşı karşıya olduğu kirlilik ve diğer çevresel sorunların yanı sıra kötü yönetim uygulamaları da dahil olmak üzere pek çok zorluk bulunmaktadır. Bu sorunlar etkili bir şekilde ele alınmazsa, Türkiye'de deniz ürünleri üretiminin gelecekteki gelişimi açısından ciddi sonuçlar doğurabilir.
Türkiye uzun bir balıkçılık ve balık üretimi geçmişine sahiptir.
Türkiye uzun bir balıkçılık ve balık üretimi geçmişine sahiptir. Ülkenin kıyı bölgeleri, özellikle de dünyanın en zengin balıkçılık bölgelerinden biri olarak bilinen Ege kıyıları, deniz kaynakları açısından zengindir.
Türkiye birçok farklı türde balıkçılık kaynağına sahiptir: demersal türler (dipte yaşayan balıklar), pelajik türler (açık deniz veya derin okyanus suyu balıkları), karides ve ıstakoz gibi kabuklular, istiridye ve deniz tarağı gibi yumuşakçalar; deniz hıyarı gibi diğer omurgasızlar; deniz yosunları; su yüzeyi seviyesinin altındaki kayalarda yetişen bentik algler (deniz yosunu); yüzey sularına yakın yaşayan ancak üremeden sonra öldükleri daha derin sulara da sürüklenen planktonik mikroorganizmalar.
Türkiye'deki en önemli balık türleri hamsi, çipura ve levrektir: Bu iki tür, dünyanın en önemli balıkçılık sularından biri olan Akdeniz'deki en önemli ticari türlerdir.
Türkiye'deki en önemli balık türleri hamsi, çipura ve levrektir: Bu iki tür, dünyanın en önemli balıkçılık sularından biri olan Akdeniz'in en önemli ticari türleridir.
Hamsi balıkçılığı antik çağlardan beri gelişmiştir ve Türkiye'nin tarihi boyunca balıkçılar için önemli bir gelir kaynağı olmaya devam etmektedir. Levrek de eski çağlardan beri kıyı şeridinde yaşayan birçok insan için önemli bir gelir kaynağı olmuştur.
Sadece insan tüketimi için gıda sağlamakla kalmaz, aynı zamanda su ürünleri yetiştiriciliği endüstrisi için de temel hammadde sağlarlar.
Su ürünleri yetiştiriciliği sektörü Türkiye ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır. Binlerce kişiye istihdam ve gelir imkânı sağlarken aynı zamanda ulusal gıda arzına da katkıda bulunmaktadır. Su ürünleri yetiştiriciliği, yabani balık stokları üzerindeki baskıyı azaltarak doğal kaynakların korunmasında da önemli bir rol oynamaktadır.
İki ana su ürünleri yetiştiriciliği türü vardır: tatlı su ve deniz (tuzlu su) yetiştiriciliği. Tatlı su yetiştiriciliği göllerde, nehirlerde veya göletlerde balık, kabuklu hayvan ve bitki yetiştirmeyi içerir; deniz yetiştiriciliği ise tuzlu suyun kara veya deniz buzuyla buluştuğu kıyı sularında gerçekleşir
Türkiye'nin kıyı şeridi, özellikle de Ege kıyıları, "dünyanın en zengin balıkçılık alanlarından biri" olarak bilinmektedir.
Türkiye uzun bir balıkçılık ve balık üretimi geçmişine sahiptir. Özellikle Ege kıyıları, özellikle de İzmir ve İstanbul çevresi, "dünyanın en zengin balıkçılık alanlarından biri" olarak bilinmektedir.
Türkiye birçok farklı türde balıkçılık kaynağına sahiptir: hamsi, sardalya ve uskumru gibi denizde avlanan yabani türler; barbunya gibi demersal türler; mavi mezgit gibi pelajik türler; midye, istiridye ve deniz tarağı (Lithophaga lithophaga), tarak (Pecten maximus) gibi kabuklu deniz ürünleri; sazan (Cyprinus carpio), kefal (Leuciscus cephalus), gökkuşağı alabalığı (Oncorhynchus mykiss) gibi tatlı su balıkları vb.Gökkuşağı alabalığı da dahil olmak üzere su ürünleri türlerinin yumurtlama mevsiminde (her yıl Şubat-Mart) nehirlerden veya göllerden toplanan tatlı su balığı yumurtaları kullanılarak yumurta sarısı tozu üretimi, ardından filtrelenmiş su ile iyice yıkandıktan sonra, besleyici niteliklerine zarar vermeden kolayca toz haline getirilebilecek kadar sertleşene kadar iki gün boyunca oda sıcaklığında dehidrasyon
2017 yılında toplam avın %78'i kıyı balıkçılığından elde edilmiştir. Kıyı balıkçılığı olta, tuzak ve galsama ağları gibi geleneksel yöntemler kullanılarak yapılmaktadır.
2017 yılında toplam avın %78'i kıyı balıkçılığından elde edilmiştir. Kıyı balıkçılığı olta, tuzak ve galsama ağları gibi geleneksel yöntemler kullanılarak gerçekleştirilmektedir.
-
Balığın ekonomi için önemi: Balık, hayatta kalmak için bu sektöre bağımlı olan balıkçılar ve aileleri için gelir sağladığı kıyı bölgelerinde yaşayan insanlar için önemli bir protein kaynağıdır.
-
Balığın çevre için önemi: Bazı türlerin dip trolü ya da paragat gibi seçici balıkçılık teknikleriyle aşırı avlandıktan sonra hızla toparlanabildiği gösterilmiştir çünkü bu yöntemler tek tek hayvanları hedef almak yerine bir kerede büyük miktarları hedef alma eğilimindedir (Sutherland vd., 2002).
Trol ve gırgır gibi modern teknikler kıyı balıkçılığında nadiren kullanılsa da tüketicilerin daha kaliteli ürünlere olan talebinin artması nedeniyle son zamanlarda kullanılmaya başlanmıştır.
Trol ve gırgır avcılığı gibi modern teknikler kıyı balıkçılığında nadiren kullanılmaktadır, ancak daha kaliteli ürünlere yönelik artan tüketici talebi nedeniyle son zamanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Trol, bir ağın deniz tabanı boyunca veya daha derin sularda sürüklenmesini içerir. Gırgır avcılığında ise balıklar torba benzeri büyük bir ağ ile çevrelenir ve bu ağ iki ucundan bir iple bağlanarak kapatılır.
Gırgır avcılığı çok eski zamanlardan beri Japonya kıyılarında (burada "tai" olarak bilinir) sardalya ve hamsi gibi kıyıya vuran türleri yakalamak için kullanılmaktadır. Ayrıca 1856'dan önce Amerikalı balina avcıları tarafından, baş balinalar (bilinen en büyük memeli) gibi daha büyük balenli balinaları yakalamadaki etkinliği nedeniyle geleneksel zıpkınlama yöntemlerinden tamamen vazgeçtikleri zaman da kullanılmıştır.
Peki bu teknikler günümüzde neden daha yaygın olarak kullanılmıyor?
Son Söz
Türkiye'nin su ürünleri yetiştiriciliği sektöründe küresel bir lider olabileceğine inanıyoruz. Doğru destek ve yatırımla, binlerce kişiye istihdam sağlayacak ve artan nüfusumuzu beslemeye yardımcı olacak bir endüstri kurabiliriz.